Semih ÖZDEMİR
Uyku hiç şüphesiz Allah’ın (c.c) insanlara bahşettiği en büyük nimetlerden olduğu gibi aynı zamanda insana kul olduğunu hatırlatan bir olaydır. Huzurlu ve sağlıklı bir yaşam için insan vücudunun çalışmaya, ibadet etmeye, doğru miktarda uyumaya ve doğru zamanda uyanmaya ihtiyacı vardır. Dolayısıyla uykunun kendisi kadar ne kadar uyunduğu ve uykudan ne zaman uyanıldığı da önemlidir. Bunun çok ince bir çizgi olduğunu; çok veya az, hatta doğru miktarda ancak zamansız uykunun insana olumsuz etkisinin olduğu bunu tecrübe eden herkesçe bilinen bir husustur. Bu ince çizgiyi tutturabilmek günün gidişatını, hatta hayattaki başarıyı son derece etkileyecektir. Gelin, beraber bu altın ölçüyü iki cihan saadetin rehberi, âlemlere rahmet ve örnek olan Allah Resûlü’nden (s.a.v) öğrenelim!
Allah Resûlü (s.a.v) Mekke döneminden hayatının son anına kadar gece yarısına kadar uyumayı tercih ederdi. Hz. Âişe (r.a), kendisine Allah Resûlü’nün (s.a.v) uykudan ne zaman kalktığı sorulunca
“Horozun sesini duyduğunda”12 cevabını vermiştir. İbn Nâsır’dan aktarıldığına göre horoz en erken gece yarısında öter.13 Buna uygun olarak, İbn Abbâs (r.a) bir gün Hz. Meymûne’nin (r.a) yanında Allah Resûlü (s.a.v) ile beraber gecelediğini ve gece boyunca onun neler yaptığını takip ederken onun gece yarısı veya gece yarısına yakın bir vakitte uyandığını aktarmıştır. İbn Abbâs, olayı şu ifadelerle anlatır:
“Bir gece teyzem (aynı zamanda Allah Resûlü’nün eşi) Hz. Meymûne’nin yanında geceledim. Onlar yatağa uzunlamasına yatarken ben enlemesine yattım. Allah Resûlü gece yarısı veya gece yarısına yakın bir vakte kadar uyudu. Uyanınca oturma pozisyonuna doğruldu, uykusunu açmak amacıyla eliyle yüzünü ovaladı ve Âli İmrân sûresinin son on âyetini okudu. Bunları okuduktan sonra duvarda asılı olan su kırbasını aldı, abdestini en mükemmel bir biçimde aldı ve ardından namaza durdu. […]”14
⦁ Buhârî, “Teheccüt”, 7; Müslim, “Salâtu’l Musâfirîn ve Kasruhâ”, 17.
⦁ Ebu’l-Ferec İbnu’l-Cevzî, Keşfu’l Muşkil, IV, 279; İbn Hacer, Fethu’l Bârî, III, 17.
⦁ Buhari, “Vudû”, 36; Müslim, “Salâtu’l Musâfirîn ve
Kasruhâ”, 26. 7
Allah Resûlü geceyi değerlendirmede en çok Hz. Davud’un yöntemini beğendiğini açıkça ifade etmiştir. Buna göre Hz. Davud gecenin ilk yarısında uyur, üçte birini ibadetle geçirir ve son altıda birinde yine uyurdu.15 Allah Resûlü (s.a.v) de devamlı olarak bu yöntemi takip ederdi. Nitekim Hz. Âişe (r.a) Allah Resûlü’nün gece programını şu şekilde özetlemiştir: “Allah Resûlü gecenin ilk yarısında uyur, son yarısında ayakta olurdu ve daha sonra yine yatağana dönerdi. Sabah namazı vaktinde ise müezzin ezan okuduğunda hemen kalkardı.”16
Gece yarısında uyanma ve geriye kalan kısmının çoğunu ibadetle geçirme uygulaması sadece Allah Resûlü’ne özel değil, asr-ı saadetten günümüze uzanan bir âdettir. Zira el-Mühelleb, Allah Resûlü’nün gecenin son yarısında kalkmasını ve bu uygulamanın aynı zamanda selefin de devam ettirdiğini belirtmektedir.17 Örneğin Hz. Selmân Hz. Ebu Derdâ’yı uyarırken şu nasihatte bulunmuştur: “Gece yarısına kadar uyu, sonra kalk.” Bunu işiten Allah Resûlü (s.a.v) “Selmân doğru söylemiştir” buyurmuştur.18
Ayrıca dikkat çeken bir diğer husus ise uykudan gece vakti öncelikle sabah namazı için değil, teheccüt için kalkılmasıdır. Sabah namazına kalkılması ise bir sonraki aşamadır. Bu incelik özellikle de genç nesil tarafından ihmal edilen bir noktadır. Halbuki bir gencin, çoğunun derin uykularda olduğu veya yanlış yollarda arzularına esir düştüğü bir vakit teheccüde kalkması bu dinin fedailerinden olduğu ve mahşerde arşın gölgesinde gölgelenen genç yiğitler arasında yer almak istediğinin en büyük göstergesidir.
⦁ Buhârî, “Teheccüt”, 7; Müslim, “Sıyâm”, 35.
⦁ Buhârî, “Teheccüt”, 15.
⦁ İbn Battâl, Şerhu Sahîhi’l Buhârî, III, 140.
8 18 Buhârî, “Teheccüt”, 15.
Allah Resûlü’nün gece yarısı kalkmayı tercih etmesi birçok hikmete bağlıdır. Buhârî’nin Sahîh’inde Ebû Hüreyre’den aktarıldığına göre Allah Resûlü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Rabbimiz her gün gecenin son üçte birinde dünya semâsına tecelli eder ve şöyle buyurur: ‘Dua eden yok mu ki duasını kabul edeyim?! Benden bir şey dileyen yok mu ki ona istediğini vereyim?! Benden bağışlanmayı dileyen yok mu ki onu bağışlayayım?! ’”19 Bu hadisi İmam Buhârî “Gecenin Yarısında Dua Etmek” başlığı altında zikrederek aynı hadisin “gece yarısı” ifadesiyle de bulunduğuna işaret etmiştir.20 Ahmed
b. Hanbel’in Müsned’indeki rivayette ise şu ifadeler yer almaktadır: “Gecenin üçte biri veya yarısı geçtiğinde21 Allah (c.c) dünya semâsına tecelli eder ve şöyle der: ‘Benden bir şey dileyen yok mu ki ona istediğini vereyim?! Benden bağışlanmayı dileyen yok mu ki onu bağışlayayım?! Tövbe eden yok mu ki tövbesini kabul edeyim?! Dua eden yok mu ki duasını kabul edeyim?!’”22 Aynı rivayet sadece “gece yarısı” ifadesiyle de bulunmaktadır.23
Ayrıca Allah’ın, kula en yakın olduğu vakit gece yarısından sonraki bölümdür. Nitekim Allah Resûlü (s.a.v) bunu şu sözüyle bildirmiştir: “Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın, kula en yakın olduğu vakit gecenin ikinci yarısıdır. Eğer o vakit Allah’ı zikredebiliyorsan zikret.”24
Yukarıda belirtilen hususlardan yola çıkılarak en faziletli vaktin Allah’ın dünya semâsına tecelli ettiği ve “Benden bir şey dileyen yok mu ki ona istediğini vereyim?! Benden bağışlanmayı dileyen yok mu ki onu bağışlayayım?! Tövbe eden yok mu ki tövbesini kabul edeyim?! Dua eden yok mu ki duasını kabul edeyim?!” dediği vakit, yani gecenin ilk üçte biri veya yarısından sonraki vakittir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.v) Hz. Ebû Zer’in “Gecenin hangi vakti teheccüt için daha faziletlidir?” sorusuna “Gecenin ikinci yarısıdır. Ancak bu vakti değerlendirenler azdır” cevabını vermiştir.25 İbn Battâl bu vaktin özelliğini şu ifadelerle özetlemiştir:
⦁ Buhârî, “De‘avât”, 14.
⦁ Bkz. İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l Bârî, XI, 129.
⦁ Rivayetin metninde râvi Allah’ın tecellisinin gece yarısı veya onun az öncesi veya az sonrasında olduğunu ifade etmektedir. Râvinin bu titizliği hatadan oldukça uzak durmak istemesinden kaynaklıdır. Onun bu doğru sözlülüğü takvasının bir gereğidir. Bu gibi titiz davranışlar dürüstlüğün belirtilerindendir. (İbnu’l Arabî, el-Mesâlik, II, 500)
⦁ Ahmed b. Hanbel, Müsned, XV, 362.
⦁ Nesâî, Amelu’l Yevm ve’l Leyle, s. 340, 342; Abdürrezzâk,
Musannef, II, 161; Dârekutnî, en-Nuzûl, s. 105, 138.
⦁ Tirmizî, “ed-De‘avât”, 134.
⦁ Nesâî, es-Sünenü’l Kübrâ, 1310; Ahmed b. Hanbel,
Müsned, XXXV, 440; İbn Hibbân, es-Sahîh, VI, 304.
“Bu vakit oldukça şerefli ve rağbet edilen bir vakittir. Allah Teâlâ tecellisini, kullarının dualarına icâbet edip dilediklerini vererek fazl u keremini bu vakte özel kılmıştır. Zira insanların çoğunun gaflette olduğu ve uykunun derinliklerinde onun lezzetini aldıkları o vakitte yalnızlık hâkimdir. Bu sırada rahatını bozup arzu ettiği bir şeyden vaz geçmek insanlara, özellikle de soğuk dönemlerde refaha alışmış, kısa günlerde de yorgun kimselere zor gelir. Dolayısıyla günahlarının bağışlanması ve cehennem ateşinden âzâd edilmek için Allah’a yalvarıp yakarmanın tercih edilmesi ve insanların zevk ve rahatlıklarından vazgeçmeleri son derece zor olan bu vakitte Allah’a tövbe edilmesi kişinin niyetinin hâlis olduğu ve Rabbinin rızâsını gerçekten istediğinin göstergesidir. Allah da bunun karşılığında isteklerine icabet etmektedir. Duaya icabet ihlas ve kalbin dürüstlüğüne bağlıdır. Zira Allah gâfil ve boş işlerle dolu kalbin duasını kabul etmez.”26
Dolayısıyla nâfile ibadetler için en faziletli vakit gecenin yarısından sonraki bölüm olduğu için bu vakitte uyanmak da en güzelidir. Ancak bazı rivayetlerde ifade edildiği üzere Allah’ın dünya semâsına gecenin son üçte birinde tecelli etmesi, Allah Resûlü ve sahâbenin gecenin yarısında uyanıp ibadet etmeleri ile çelişmemektedir. Bilakis, böylece kulun gece yarısı kalkıp kendini gecenin son üçte birine hazırlaması ve onu ibadetler içinde karşılaması için bir fırsattır.27 Ayrıca Allah’ın gece yarısında dünya semâsına tecelli ettiği de sahih senedle rivayet edilmektedir.28
Netice itibarıyla; uyanmak için en güzel vakit gece yarısıdır. Hz. Davud’un öncülük yaptığı ve Allah Resûlü’nün de devamlı olarak takip ettiği yönteme bakılırsa en doğrusu geceyi altı bölüme ayırmaktır. Buna göre ilk üç bölümü, yani gece yarısına kadar uyunur, diğer iki bölümde, yani gecenin üçte birinde ibadet edilir ve son bölümde, yani gecenin son altıda
⦁ İbn Battâl, Şerhu Sahîhi’l Buhârî, X, 89.
⦁ Bkz. İbn Battâl, Şerhu Sahîhi’l Buhârî, X, 90.
⦁ Ahmed b. Hanbel, Müsned, XV, 362.
birinde yine uyunur. Bu; Hz. Davud, Allah Resûlü ve selefin devamlı olarak takip ettiği programdır.
Hiç şüphesiz yukarıda belirtilenler kişinin gece uykusundan uyanacağı en faziletli vakti anlatmaktadır. Aksi takdirde gecenin az bir bölümünde uyanıp iki rekat kılmak bile Allah (c.c) katında O’nu çokça zikredenler zümresinden sayılmaya yeterlidir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse gece kalkar, eşini kaldırır ve her biri iki rekat namaz kılarsa, Allah onları O’nu çokça zikre- den erkek ve kadınlardan sayar.”29 Dolayısıyla ibadet için gecenin herhangi bir bölümünde uyanmak bile büyük nimet ve mükâfatlara sebeptir.
Ancak gece vakti uyanmaksızın sadece sabah namazına kalkmanın da caiz olduğunu belirtmekte fayda vardır. Zira Allah Resûlü, kendisine bir bedevî gelip “Bana öyle bir amel öğret ki onu yaptığımda cennete gireyim” dediğinde şunları söylemiştir: “Allah’a O’na hiç kimseyi ortak kılmadan ibadet etmen, farz namazlarını kılman, farz miktarı zekat vermen ve Ramazan orucunu tutmandır.” Bunları duyan bedevî “Allah’a yemin olsun! Bunları olduğu gibi yerine getirip fazladan hiçbir şey yapmayacağım” deyip gidince Allah Resûlü (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim cennet ehlinden bir kişiyi görmek isterse bu adama baksın.”30
Uyarı: Güneş batımıyla (yani geceyle) yeni bir günün başlaması Allah Resûlü’nün (s.a.v) güneş batar batmaz akşam namazını kılıp uyuduğu düşüncesini akla getirebilir. Ancak Allah Resûlü’nün (s.a.v) yatsı namazından önce uyumayı sevmediği31 göz önünde bulundurulursa onun yatsı namazından sonra uyumaya başladığı anlaşılmaktadır.
Örnek: Yatsı namazı vaktinin saat 22:00’de, sa- bah namazı vaktinin de saat 04:00’de girdiği varsayılırsa iki vakit arası altı saatten ibaret olur. Bu altı saatlik dönem altı bölüme ayrılırsa her bir bölüm bir saate tekabül eder. Buna göre, uyanmanın en güzel vakti gecenin yarısı, yani saat 01:00’dedir.
Tavsiye edilen uygulama geceyi altıya bölüp yukarıda belirtildiği gibi ihyâ etmek olduğu bilindikten sonra Allah Resûlü’nün gecenin hangi kısmının daha değerli olduğu sorusuna “Gecenin orta kısmı”32 cevabı gibi görünürde yukarıda anlatılana aykırı gözüken rivayetler buna göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira gecenin orta kısmından kasıt gecenin ilk yarısı ile son altıda birinin arasındaki bölümdür.
⦁ Ebû Dâvud, “Salât”, 306; İbn Mâce, “İkâmetu’s Salavât ve’s Sunne fîhâ”, 175.
⦁ Buhârî, “Zekât”, 1; Müslim, “İman”, 4.
⦁ Buhârî, “Mevâkîtu’s Salât”, 23.
⦁ İbn Mâce, “İkâmetu’s Salavât ve’s Sunne fîhâ”, 148; İbn Ebû Şeybe, Musannef, 6614.

