Semih ÖZDEMİR
Bizi topraktan yaratıp, bize akıl nimetini bahşeden, âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdü senâ; hayatın tüm alanlarında örnek olup âlemlere rahmet olarak gönderilen Resûlullah’a, pâk ashâbı ve âline salâtu selâm olsun.
Bir Müslümanın nihâi gâyesi, Allah’ın merhametine gark olmak ve bu doğrultuda dünyada O’nun emir ve nehiylerine boyun eğmektir. Sözü geçen ‘boyun eğme’ bazen sükût etmekle, haram kılınandan uzak durmakla, müslüman kardeşini yanlış olan fiilden sakındırmakla olur. Bazen de malını ve canını Allah yolunda feda ederek, kelam ve kalemle ister genç olsun ister yaşlı, ister mimar olsun ister doktor, ister talebe olsun ister ev kadını; bu minvalde hayatını şekillendirmeyip bir gündem oluşturmayan, hiçbir zaman gerçek huzuru tadamayacaktır. Bu hakikat, bizler için ütopik bir arzu değil, iliklerimize kadar hissettiğimiz inancımızın ta kendisidir.
Manevi değerlerimizin yükselmesi ve genişlemesi için ilim olmazsa olmazlardandır. Manevi değerlerimiz bir şehir mesabesinde ise ilim onun etrafını çevreleyen surlardır. Bir şehir, surları olmadığında düşmanların saldırılarına kolayca maruz kalabileceği gibi ilim olmadan da tertemiz kalpler şüphelere maruz kalıp ihlas ve samimiyetlerini zamanla kaybedebilirler.


